Depresyon nedir?

Depresyon genel anlamda canlıların yaşamında olan ancak yazımız kapsamında ele alacağımız farklı yaş dönemlerindeki insanların yaşamlarında olumlu veya olumsuz etkileri görülen bir durumdur. İnsanların günlük yaşamlarında depresyon, enerji düşüklüğü, keyifsizlik, isteksizlik, odaklanma zorluğu, şimdiki zamanda olamama, hiçbir şeyden zevk alamama durumu, geçmişteki olumsuz anılarda olma hali, fazla uyuma, hiç uyuyamama, özgüven eksikliği, karamsarlık, içe kapanma ve ağır çöküntü şeklinde görünen bir psikolojik rahatsızlık olarak tanımlanabilir. Depresyon, hayat şartları olumsuzlaştığında aslında enerjiyi azaltarak belirli bir süre hayatta kalmayı sağlayabilir. Yani, insanın olumsuz şartlara uyum sağlamasını sağlayabilir. Ancak, çok uzun sürdüğünde yaşamı sonlandırma gibi riskler de oluşturduğu için depresyon dikkate alınması gereken ve tedbir alınmadığında riski artarak süren bir rahatsızlık durumudur.

Depresyon nasıl oluşur?

Depresyon, bir canlının çevresel faktörlere, strese ve olumsuz anı yaşantılar olarak tanımlanan travmalara, biyokimyasal değişikliklere ve genetik altyapısına bağlı etkenlere bağlı oluşmaktadır. Kişiler kısa süreli depresyona girme eğilimi gösterebileceği gibi uzun ve kalıcı bir yaşantı olarak da genetik faktörler eşliğinde depresyonu sürdürebilmektedirler. 

Yaşam deneyimi açısından kalitesi düşük hayat da depresyonun oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Örneğin, hareketsizlik, travmatik yaşantılar, yetersiz beslenme veya aşırı yeme gibi beslenme problemleri, fazlaca rutinleşmiş hayat, sosyal ilişkilerin yetersiz ve sorunlu olması ile sosyallikten uzaklaşma, kendine bakmamak, cinsel yaşamın fakirleşerek azalması ile hobi benzeri rahatlatıcı gevşetici merak deneyimi eksiklikleri bir insanın içinde biriken öfkeyle birlikte depresyonda kalmasına zemin oluşturur.  Bu durum uzun sürdüğünde ve doğru tedavi edilmediğinde ise insan yaşamında ciddi sorunlar oluşturmaktadır. 

Depresyon belirtileri nelerdir?

Depresyon belirtileri, kişi ve duruma göre farklılık göstermekle birlikte fikir vermek açısından aşağıdaki belirtiler depresyonda yaygın olarak gözlenmektedir:

  • Aşırı yemek yeme, hiç yememek veya yetersiz beslenme gibi yeme sorunları,
  • Cinsel isteksizlik,
  • Çöküntü hali, kafa öne eğilmiş ve hali hiçbir şey için yeterli olmaması,
  • Dikkat etme ve konsantrasyon zorluğu, 
  • Fazla uyuma, hiç uyuyamama, uyanamama gibi uyku problemleri,
  • Günlük yaşamında enerji düşüklüğü, 
  • Hayata yenilik katmamak, 
  • Karamsarlık, içe kapanma ve ağır çöküntü
  • Keyifsizlik, isteksizlik, hiçbir şeyden zevk alamama durumu,
  • Olumlu konu ve neşeli durumları göz ardı etmek ve gerçek bulmamak,
  • Ölüm düşüncesi veya hayatı sonlandırma düşünceleri içinde olmak,
  • Özgüven eksikliği, 
  • Sağlıkla ilgili konularda destek almaya isteksizlik,
  • Sosyal yaşama katılma isteksizliği,
  • Şimdiki zaman yerine geçmişteki olumsuz anılara odaklanma sorunu,
  • Yakınlara veya hayatındaki kişilere veya insanın kendi kendine yönelik öfke yaşaması ve öfkeli davranması.

Bu belirtiler, depresyona girme potansiyeli hepimizde olduğu için hem geçici hem de kalıcı olarak bir düzeyde hepimizde görülebilmektedir. Ancak bu belirtilerin sayısı ve derecesi arttığında depresyon hastalık düzeyi dediğimiz günlük yaşamı aksatacak boyuta gelerek yaşamımızı ve yakınlarımızın hayatına zarar verebilme potansiyeli oluşturur. Ağır depresyondaki insanın yakınındakiler de maalesef depresyon onlara da bulaşacağı için kendilerini korumazlarsa onlar da bu belirtileri bir süre sonra sergilemeye başlayacaklardır. 

Depresyon çeşitleri nelerdir?

Depresyon çeşitleri açısından farklı farklı kategorilerde ele alınabilir. Depresyon uzun ve farklı açılardan hayatımızda olan bir konu olduğu için birkaç kategori ile bu bölümü doğru algılanması için biraz uzun olarak ele alacağız. Uzman Psikolog ve psikoterapist olarak 23 yıllık meslek hayatımda, depresyonun fark edilememesinin hayat kalitesini ne kadar bozduğuna tanık olduğum için burayı biraz kapsamlı açıklamak isterim. İlk olarak, depresyonun yaşanma ve ortaya çıkış şekline göre bir kategori ile depresyonu ele alalım.

  • Aile ve İlişkilerde Yaşanan Depresyon: Aile veya yakın ilişkilerde aynı anda birden fazla kişi depresyon belirtileri gösterebilmektedir.
  • Bireysel Depresyon: Bireyin yaşadığı çevresel ve biyokimyasal etkenlerle etkileşim halinde çıkan ve belirli bir süre içinde geçen depresyon türü olarak düşünülebilir. 
  • Biyokimyasal Temelli Depresyon: Beyindeki biyokimyasal değişikliklere bağlı olarak gelişen ve ilaç tedavisi de gerektiren bir depresyon çeşididir.
  • Duygusal Depresyon: Duygusal açıdan zayıf olduğumuz ağır stres ve travmatik durumlarda yaşadığımız depresyon olarak düşünülebilir. 
  • Gebelik Dönemi Depresyonu: Anne olmaya hazırlık sürecinde çıkan depresyondur.  
  • Kronik Depresyon: Genellikle, birkaç ay veya birkaç yıl süren uzun vadeli ve düzenli bir şekilde yaşanan bir depresyondur. 
  • Menopoz Dönemi Depresyonu: Kadınların farklı yaşlarda başlayan menopoz dönemindeki hormonal değişimlerle ilişkili gelişen ve farklı seyir gösteren depresyondur.
  • Özofajal Reflü ile Oluşan Depresyon: Mide asiti özofajal reflü ile yemek borusuna gelerek depresyona neden olabilmektedir.
  • Postpartum (Doğum Sonrası) Depresyon: Yeni anne olan kadınların, doğumdan hemen sonra biyolojik ve psikolojik açıdan değişen yaşam ve rollerine adapte olmaya çalıştıkları durumda çıkan bir depresyondur. Birkaç hafta veya birkaç ay sürebilmektedir. Yeterince destekleyici bir çevre olmaması durumunda kronik depresyona da dönüşebilmektedir
  • Mevsimsel Depresyon: Genellikle havanın açık veya kapalı olmasına bağlı olarak yaşanana mevsim geçişlerinde yaşanan depresyon türüdür. 

Depresyon çeşitleri, şiddet seviyesi ve sürelerine göre de farklı kategorilere ayrılabilirler. Bu açıdan, depresyon çeşitleri şöyle sıralanabilmektedir:

  • Atipik Depresyon: Bu türe depresyonda genellikle düşük enerjili ruh hali, zevk alamama (anhedoni), aşırı kilo alma-verme ve uyku bozuklukları görülmektedir. Diğer belirtiler pek bulunmamaktadır.
  • Distimi: Hafif türde bir depresyon olarak az belirti gösteren ancak uzun süren bir depresyon türüdür.
  • Mani: Bu depresyon türünde kişi aşırı enerjik, dürtüsel, hiperaktiftir. Aşırı coşkulu, neşeli hal ve öfke patlamaları arasında savrulma ile yaşanan bir tür depresyondur.  
  • Bipolar Bozukluk: Mani (çok iyi ruh hali) ve depresyon (düşük ruh hali) arasında savrulmalar yaşanan ve bu sarkaç gibi gidip gelen bir bozukluktur. Aşırı enerji ile risk alma davranışları artar, kontrolsüzlük sonucu elde olan kaynakların kaybıyla birlikte ağır çöküntü yaşanan bir seyir de kişinin hayatına eşlik edebilmektedir. İlaç desteği savrulmaların şiddetini azaltarak kişiyi koruyarak hem maninin hem de depresyonun kişiye zarar vermesini azaltır. Bipolar bozukluğu olan kişilerin tanıları geç konulmuşsa hem o kişiler hem de aileleri, yakınları ve varsa eşleri ve çocukları zor bir hayata geçirebilmektedirler.
  • Durumsal Depresyon: Belli bir olayın veya kişinin hayatındaki bazı koşulların tetiklemesi sonucu meydana gelen ve genelde olay veya koşulların etkisi geçince ortadan kalkan bir depresyon türüdür. Geçici düzeyde depresyon ile birkaç gün ve hafta yaşanarak yaşamın genelini çok etkilemez. Orta düzeyde olduğunda ise birkaç ay sürerek yaşamı olumsuz etkileyebilir.
  • Majör Depresyon: Bu depresyon aylarca ve yıllarca sürerek kişiyi hayattan tamamen kopararak ölüm gibi ağır durumlara yaklaştırır. Mutlaka, ilaçla da yoğun bir takip veya hastane ortamında da desteklenerek tedavi gerektirir. İyileşme sonrası hayata dönerken mutlaka psikoterapi ile aynı durumu yaşamamak için desteklenmelidir. 
  • Psikotik Depresyon: Halüsinasyon (Gerçekte olmayan işitsel veya görsel şeyleri algılamak) ve delüzyon (gerçek hayatı olduğundan farklı tehlikelerle algılamak, çarpıtmak) gibi psikotik belirtilerin depresyon belirtilerine eşlik ettiği bir depresyon türüdür.
  • Tekrar Eden Depresyon: Kişiler birkaç kez depresyon geçirdikten sonra tekrarlı şekilde depresyona girer ve depresyon dönemleri dışında normal yaşam modlarında dengeli ruh haliyle yaşamlarına devam edebilirler.
  • Maskeli Depresyon: Depresyon yaşamalarına rağmen dışarıdan bunu gizleyerek depresyon yokmuş gibi yapılan maskeli bir halde yaşanan depresyondur. Çocuk, ergen veya sosyal yaşamda önünde ön planda olan kişilerin (tanınmış veya diğer insanların karşısına çıkan) normal görünmeye çalışarak yaşadıkları bir depresyon türüdür. Genelde fark edilmeyebilir ancak altında aşırı baskı, cinsel travma veya zorlu yaşam şartlarına bağlı zorlanılan konu başlıkları çıkmaktadır. Erken teşhis ve doğru tedavi ile tedavi edilmediğinde olumsuz sonlar yaşanabilmektedir.  Psikoterapi ve ilaç tedavisi mutlaka gerekmektedir.

    Depresyon tedavisi nasıl yapılır?

Depresyonda ilaç desteği ve psikoterapi birlikte uygulandığında olumlu sonuçlar alınabilmektedir.

Doğru tedavi ile depresyon yönetilebilir ve hayatın kalitesi yavaşça değişerek kaplumbağa adımlarıyla arttırılabilir. İlk olarak, beslenme düzeni, hareket, sosyal etkinliklerin ve hayata olan merakın arttırılacağı bir yöntemle tedavi sağlanabilir. Bir tıp uzmanı doktor eşliğinde ilaç desteği de alınmak suretiyle beyin depresyondan çıkma hazırlığı yapar. Antidepresanlar yardımıyla serotonin, norepinefrin ve dopamin adlı beyin kimyasalları düzeyine psikiyatrik ilaçlar uzmanı olan psikiyatristler eşliğinde uygun müdahale ile depresyon belirtileri azaltılır.

Buna ek olarak psikoterapi desteği alınabilir. Beyin uygun biyokimyasal destek ile korku ve kaygıyı kenara bırakarak depresyondan çıkışa hazırlanır. Psikoterapi ise olumsuz enerjiyi azaltacak yöntemler eşliğinde davranışsal, duygusal ve düşünsel olarak depresyona daha az gireceğimiz bir psikolojik alışkanlıklar kazanmamıza yardımcı olur. Yaygın olarak, Bilişsel Davranışçı Psikoterapi (KDT veya CBT kısaltmalı terapi yöntemleri), iletişim ağırlıklı terapi yöntemleri ve aile-çift-ilişki terapileri depresyon tedavisinde kullanılmakla birlikte pek çok terapi yöntemi depresyonla çalışmaktadır. 

Unutmayın, depresyon tedavisinde yavaş ilerleme varsa kalıcı ve olumlu değişim olabilir. Ani olumlu değişiklik beklentisi kişinin depresyonunu arttırmakla birlikte, kişinin depresyonunu daha kalıcı hale getirebilir. Sloganımız, “Depresyondan kaplumbağa adımlarıyla yavaş yavaş çıkılır, yani acele edilmez.” olduğunda işler yolunda gider ve iyileşme mümkün olur. 

Depresyon tedavisi kaç seans sürer?

Depresyon tedavisi içerik ve seans süresi açısından yukarıda ortaya konulan kategoriler açısından farklılıklar göstermektedir. Psikiyatri uzmanı tarafından düzenlenecek ilaç desteği varsa doz ve ilaç tipi oturana kadar iki hafta veya ayda bir gibi düzenli aralıklarla takip yapılır. Psikoterapi ise başlarda haftada bir, kişinin yaşamı normal seyretmeye başladıktan sonra iki haftada bir, ayda bir veya özel duruma göre dönemsel olarak daha da sıklaşarak yapılabilir. Depresyon tedavisinin psikoterapi açısından tek tip bir formülü bulunmamaktadır. İlaç kullanımı gerektiren haller düzenlenip psikiyatri uzmanınca yönetilene ve kişinin yaşama katılımı psikoterapi ile düzenlenip iyileşme kalıcı hale gelene kadar sürebilir. Depresyon tedavisi psikoterapi açısından uzun sürebilmekte, yavaş ancak kalıcı iyileşme mümkün olabilmektedir. 

Bu nedenle, depresyon tedavisinin süresi, doktorun, klinik açıdan uzman psikolog, psikoterapist tavsiyesi ile seans süresi belirlenir ve danışana kabaca nedenleri ile anlatılır.

Anksiyete ve Depresyon aynı mıdır?

Anksiyete ve depresyon belli açılardan aynılık sergilese de temelde farklılıkları olan kavramlardır.  Tedavi ve psikoterapi açısından farklı olarak ele alınsalar da pek çok zaman birlikte düşünülmesini gerektiren durumlar bulunmaktadır. Örneğin, bir kişi hayatında çok fazla geçmişte tehlike yaratan stres ve travmatik anılara maruz kalmışsa bu kişinin beyninde gelecekte bu kişi daha fazla geçmişteki olumsuz olaylar benzeri durumları yaşamasın diye onu anksiyeteden koruyacak bir “psikolojik ve fizyolojik airbag” olarak depresyon mekanizması çalışmaktadır. Hayatta kalabilmek için enerjinin boşa harcanmaması için gerekmektedir. İnsan beyni bir düzeyde depresyona girerek, enerjisini tüketen şeyleri içsel ve dışsal olarak olumsuz koşullar devam ederken yapmayarak stratejik olarak anksiyeteden korumaktadır. 

Anksiyete de benzer şekilde, kişinin geçmişte yaşadığı depresyon yaratan durumlara karşı gelecekte olması olası en kötü senaryoların gerçekleşmesi olasılığına karşı beynin fizyolojik ve psikolojik olarak kendini koruyacak önlemleri şimdiden alması olarak düşünülebilir. 

Psikolojik olarak biyokimyasal süreçlere müdahale için psikiyatri uzmanları genelde kişiler ağır ve özel bir durumda olmadıklarında depresyon ve aksiyete için benzer antidepresanları reçetelemektedirler. Bu açılardan benzerlik düşünülebilir. Özetle, tersi olmasın diye anksiyete ya da depresyon olmasın diye çoğunlukla aynı beyin bölgesinin aktif olması gelecek için tedbir durumudur. 

Anksiyete ve depresyon dışarıdan görünümleri açısından yani semptomları açısından farklılıkları olan psikolojik sorunlardır. Anksiyete, bir insanın normalde yaşamak için elzem olandan fazla kaygı ve korku yaşayarak aşırı tetikte olma halidir. Kişi anksiyete yaşayarak henüz olmamış bir olumsuzluğu önlemeye yönelik devamlı soyut henüz gerçekleşmemiş olan gelecekteki olumsuzluğu şimdiki anda yaşamasıdır. Genellikle, psikosomatik dediğimiz kaşıntı, terleme, hızlı atışında hızlanma, mide bulantısı gibi bedensel şekilde veya psikofizyolojik açıdan da gergin ve huzursuz bir hal gözlemlenebilir. 

Depresyonda ise yukarıda verilen kategorilere göre farklı farklı görünümleri olsa da genelde düşük enerjili ruh hali, dikkat sorunları, uyku bozuklukları, hayattan keyif alamama ve özgüven azalması gibi belirtileri olan bir görünüm olur. 

Klinik Psikolog ve Uzman Psikoterapist

Deniz Doğruöz

İstanbul Ataşehir Psikolog- Yetişkin, Ergen ve Çift Psikoterapisi

Online Terapi ve Yüzyüze Bireysel Psikolojik Destek Hizmetleri

Depresyon ile alakalı Sıkça Sorulan Sorular

Depresyonda olduğunuzu en kolay yoldan anlamak için bir kişi veya en yakınındakilerin aşağıdaki açıdan özellikleri taşıyıp taşımadıklarına bakılmalıdır:

  • Varolan hayat enerjisini boşa harcamama isteği ve yeni deneyimlere kapalılık, 
  • Olumsuz ruh halinden çıkmama isteği,
  • Cinsellik, yeme içme, hareket, kendine bakım, aşırı uyku veya yetersiz uyku ve hayatta keyif huzur alacağı şeyleri yetersiz veya hiç yapmamak,
  • Kişinin hem kendine hem de en yakın bağı olan kişilere yönelik örtük (pasif-agresif) veya açıkça öfke patlamaları ile çıkan öfkeli iletişimi,
  • Kişinin kendisini devamlı geçmişte kendi ve yakınındakilerin yaşamış olduğu olumsuz anılara götürerek olumsuz faturayı kendine kestiği ve cezalandırdığı durumda olmak, 
  • Sosyal yaşamdan kendini farklı şekillerde yalıtma,
  • Dengeli bir ruh halindense, aşırı neşeli ve heyecanlı dönemlerin ardından gelen döngüsel içe kapanma hali şeklinde savrulmalar yaşamak,
  • İnsan yaşamındaki olumsuz ve ağır olay ve değişiklik durumlarında “yas” dediğimiz (Karışık birden fazla duyguyla hüzün yaşama hali) durumun normalden uzun yaşandığında veya yasın hiç kişi tarafından yaşanmaması durumlarında,
  • Kişi devamlı yere toprağa doğru baktığı, omurganın anne rahmindeki bebek gibi kapalı bir hale devamlı uyuyarak veya dışarıya kapalı hale gelmesi göz teması ve etkileşim kurmadığı durumlarda,
  • Kişinin devamlı ölümü konuşmak istemesi, intiharı düşünmesi, konuşması ve intihar planları yapması durumlarında, (Klinik gözlemlerime dayanarak intihar duygu ve düşüncesi her insanda olabilen ve depresyonda uzun süre kaldığımızda yaşanan bir durumdur. Panik etmeden mutlaka psikiyatri uzmanından ilaç desteği alınarak 12-15 gün arasında geçebilen bir duygu ve düşüncedir. Psikolojik olarak da kişi ve yakınları mutlaka desteklenmelidir.)

Yukarıda belirtilen herşey iki hafta veya daha uzun sürmesi ve hayat kalitesinin düştüğü durumlarda kendinizin ve yakınlarınızın depresyonda olduğunu anlayabilirsiniz. 

 

Depresyon müdahale edilmeden uzun süre kaldığınızda kalp sağlığını olumsuz etkileyebilecek bir psikolojik rahatsızlıktır. Kalp krizi açısından kalp sağlığımızı olumsuz etkileyen faktörler arasında yoğun strese maruz kalmak veya yeni bir olumsuzluktan kendini fazlaca korumak için öfkemizi içimize atmak veya patlamalarla yaşamak, olumlu duygu, haz yaşamaya izin vermemek, huzursuzluk, uyku bozuklukları (az, kesik kesik, yetersiz ve gün ışığından faydalanmayacak kadar gündüz uyuma gece uyanık kalma) gibi eğilimler sayılabilir. 

Depresyon tedavisi, ilaç ve/veya psikoterapi yardımıyla depresyon semptomları azaltılarak danışana destek olunup kalp krizi riski de azaltılabilir. Küçük bir hatırlatma da yapalım: kalp ilacı ve psikiyatri ilacı etkileşimi iki tıp dalından uzmanın muhakkak görüşleri alınarak ve ilaçların yan etkileri incelenerek görülmesi halinde doktorunuza danışılarak tedavi takip edilmelidir.  Kalp sağlığı ve beynin fizyolojik ve biyokimyasal açıdan desteklenmesi sonrası psikolojik olarak psikoterapi depresyona yeniden girmemek ve kalp krizine neden olan davranışsal ve psikolojik kalkan ve hava yastıkları oluşturmanıza katkı sağlayabilir.

Depresyon, bir kişinin duygu, düşünce, davranış gibi hayata bakış ve yaşama şeklini etkileyen bir psikolojik rahatsızlıktır. Uzun süre depresyonda kalındığında intihar düşüncesi de bir kişinin aklına gelebilir. Depresyon dışında da intihara sebep olan pek çok ruhsal ve fiziksel rahatsızlık bulunabilmektedir. Ancak, intihar duygu, düşünce, söylem veya eylem olarak psikiyatri uzmanı eşliğinde ilaçla desteklendiğinde geçebilen bir istek ve arzudur. Kişiler uzun süre depresyonda kalıp uzun süre bu durumu sürdürme güçleri kalmadığında, kendilerini suçluluk ve utanç duydukları konuda kendilerini veya yakınlarını cezalandırmak istediklerinde başvurulabilen bir durumdur. İlaç desteği ve psikoterapi alınmadan maalesef iyileşmesi mümkün değildir. Umudunu kaybeden bireyler, kendini yıkan bir karar alabilmektedir. 

Depresyon tedavisi alınmadığında, intihar girişimlerinin riski artmaktadır. Bu nedenle, depresyonda yakını olan birini tanıyor ve depresyonda iseniz, lütfen bir sağlık alanında psikiyatri veya klinik psikoloji alanında çalışan profesyoneller uzmanlar ve sağlık kuruluşlarıyla iletişim kurun ve yardım alın. Depresyonla baş etmek mümkündür ve yaşamınız yavaş bile olsa kalıcı olarak kalitesi arttırılarak düzene sokulabilir. Desteği yavaş yavaş azaltarak da kendi kendinize eski halinizi sürdürebilirsiniz. 

Depresyonun düzeyine göre antidepresan ilaçlar kullanılabilmektedir. Antidepresan içeriği olan ilaçlar depresif seeptomları azaltarak düşmüş olan yaşam kalitesinin artmasına yardımcı olabilir. Ancak, ilaç sadece tedavinin geriye gitmemek açısından bir parçasıdır. Arabaya yakıt koyar gibi belli bir mesafe, süre yetecek kadar eklenir ve sizi kalkan gibi daha kötüye gitmekten korur. Beslenme ve diyetetik, fizyoterapist, endokrinolog, gastroenterolog, nörolog, onkolog veya kalp hekimi gibi uzmanlardan da destek alınmak suretiyle psikoterapi çalışması mutlaka uygulanmalıdır. Depresyon tedavisi terzi usulü kişiye özgü dikilen bir elbise gibi kişinin depresyon ve yaşam tarzına göre düzenlenerek uygulanır. Eczanelerden rastgele alınan ilaçlarla veya psikoterapi desteği almadan kendim hallederimci bir yaklaşımla maalesef olamadığını bizler klinik gözlemlerden gözlemlemekteyiz. 

İlaçların kullanımı, ilaç konusunda uzmanlaşmış tıp kökenli psikiyatri, nörolog veya aile hekimlerinin görüşü alınarak kişiye ve sorunun türüne özgü bir yaklaşımla yan etkileri göze alınarak verilmelidir. Bu nedenle, doktorunuzla sıkı temas halinde olmalısınız. Psikoloğa gitseniz de depresyonda size bu belirttiğim tavsiye ile birlikte ilaç desteği için yukarıdaki uzmanlara sizi yönlendirerek uygun ilaç tedavisi eşliğinde size psikoterapi çalışması başlatabilir. 

Sizlere depresyonu azalmış ve kalitesi yavaş yavaş ancak kalitesi artan günler dilerim…

Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.